30 Ekim 2024 Çarşamba



                       Carthago delenda est

            2002'den bu yana küreselleşen yeni dünya düzeninde Türkiye'de dünyadaki değişimlere paralel olarak eksen değiştirdi, 80ler de yolu açılan ılımlı islam anlayışı giderek güçlendi, yerini sağlama aldı, ötekileştirdi, sermaye sahibi oldu, gelir dağılımından yüksek pay alıp, gelir oluşumuna katkısının yok denecek kadar düzeye inmesi ile ılımlıdan bir kaç level atladı fundamentalizme. ve bu süreçte giderek küstahlaştı, paylaşmaz ve uzlaşmaz oldu. İstanbul Sözleşmesi'nde çıkılması bunun en güzel örneği.


            Bu süreçte 2002 de 243 milyar dolar olan dış borcu 2024 Haziran itibariyle 512 milyar dolar idi. özelleştirme gelirleri dahil yaklaşık 600 milyar dolar bir harcama bütçesi ile karşı karşıyayız Merkez Bankasına net hata noksan hariç. Şeffaf bir istatistik yada bilgi anlayışı mevcut olmadığından bu kalemler dikkate alınmadığında harcanan bu 600 milyar dolar ile otoyol, köprü, havalanları, şehir hastaneleri, kamu binaları vs yaptık. ve bu imalatları Cengiz, Kolin, Makyol, Limak, Kalyon, başta olmak üzere Bayburt, YDA, Pasific vs firmalar yaptı, bu alınan dış borcun 2/3 ünü bu firmalara açık almayan ihaleler yoluyla dağıttık.

            Bilindiği üzere Şehir Hasataneleri, Kuzey Marmara Otoyolu gibi bir çok imalatlar geçiş yada kişi garantili yap-işlet-devret şeklinde yapıldı. Yavuz Selim 4,5 milyar dolar, Osman Gazi 1,4 milyar dolar maliyetli iken Danimarka ve İsveç'i birleştiren 7,8 km'lik Öresund köprüsünün maliyeti 2,6 milyar Euro'dur.

            Türkiye Ekonomisi 70li yıllardan bu tarafa 7 ile 14 yılda bir olagelen kronik krizlere maruz kalmaktadır. bu genel olarak ekonomi politikte tekstil, inşaat, turizm gibi katma değer üretmeyen sektörler üzerine kurulmasından kaynaklanmaktadır. Dönüşen dünyada makine üreten makineler yapmayı yakalayamamak bir yana yazılım donanım alanlarında da katma değer yaratan bir üretim düzeyine geçilememiştir.

            Eğitimde çoğaltılması gereken Fen ve nitelikli Anadolu liselerinin yerine bolca nitelikli İmam Hatipler açtık, yeniledik, yönlendirdik, özendirdik, nitelikli Anadolu liselerinin sayısı ve kalitesi yıl yıl bozularak. Bu kadar eğitim fakülteleri var iken bir de garabet şeklinde Akademi diye bir şey oluşturduk 70 yılların zihniyeti ile.

            Esas olarak bir sınıf oluşturuldu bu siyasi iklimde, var olan sermaye sınıfı da buna entegre oldu, sürekli olarak vergi afları, istisna ve muafiyetler, teşvik, dahili ve harici indirimlerle geniş halk kitlelerinden bu tarafa fon akışı düzenli olarak sağlanıyor.

            Bu yükleri hangi halk kesimleri sağlıyor peki, dolaylı vergi olan her yerde var bu, temel gereksinim maddelerinde, petrol, doğalgaz, cep telefonu, otomobil, giyim, alım satım. yetmedi ek vergi, yetmedi kredi kartından vergi almak ancak başka evrende mümkün olurdu, bu da oluyordu az kalsın, ama verginin de vergisini alıyorlar tabi, gümrük artı ötv artı kdv gibi. ve bu düzen 2018 den itibaren yasama yürütme yargı erkleri bir elde birleştirilerek Sarayda birleşti, kararnamelerle yönetilir olduk, 1 yıl içinde çıkması gereken kanunlar izlenmiyor, çıkmıyor, hatta vergi afları bile bu kararnamelerle yapılıyor.Statu quo bu son kertede.selam ve dua ile diyelim....







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder